italyan siyaset kuramcısı.
italya prensliklerine, kutsal roma cermen imparatorluğu'na, fransa'ya, papalığa elçi olarak gönderildiği tarihlerde fransa gibi siyasal birliğini kurmuş, mutlak monarşi ile yönetilen bir devletin kurumlarını yakından inceleme fırsatı bulmuş, o da italyan siyasal birliğini kurmak için "mutlak monarşi"yi araç olarak belirlemiştir. italya siyasal birliğini sağlamada en büyük engeli ise papalık olarak görmüştür. papalar, lüks içindeki yaşayışları ve ahlaka aykırı politika oyunlarıyla dine olan güveni de sarsmışlardır. bu nedenle "dinsizliğimizi kiliseye borçluyuz" der.
"yazgıya inancı benimsersek, istemediğimiz şeylerin olmasını önlemek için niye çabalayalım? o zaman elimizi kolumuzu bağlayıp, boynumuzu büküp beklememiz gerekmez mi?" diyerek dönemin insanlarındaki yazgı inancını eleştirir. "eylemlerimizin yarısını rastlantılar yönetiyorsa yarısını biz yönetiyoruz" diyerek insanın
tikel istenç (cüzi irade) sahibi olduğunu belirtir. "rastlantıların kör gücü üzerimize bir sel gönderiyorsa, sel çekildiğinde baraj ve set yaparak gelecekte onu önlememiz elimizdedir" örneği ile yazgının rolünü ve önemini daha da azaltır. machiavelli'nin yazgıya dair görüşleri, yazgı inancının hangi toplumlarda ve ne işlevde olduğu göz önünde tutularak değerlendirilmelidir. yazgıya inanç, kendini dine dayamış aristokratik toplumun inancıdır. aslında "düzeni değiştirmeye kalkmayın değiştiremezsiniz" demeye varır. yazgıya inanmayıp olaylara insanların yön verebileceğini düşünmek ise, düzeni değiştirme evresine girmiş burjuvazi görüştür.
monarşiyle ilgili görüşlerini ele aldığı
prens ve daha çok cumhuriyet yönetimi üzerinde durduğu
titus livius'un ilk on kitabı üzerine söylevler kitapları önemlidir. machiavelli'nin prens'te mutlak monarşi, söylevler'de cumhuriyeti savunması, çeşitli yazarlarca farklı yorumlanmıştır. kimisi onun monarşiden yana, kimisi de demokrasiden yana olduğu görüşündedir. aslında machiavelli'nin tek temel amacı merkezi bir devletin kurulması olduğundan prens bu noktada sadece bir araçtır. merkezi devletin kurulmasıyla tarihsel rolünü tamamlayan prens kenara çekildikten sonrası burjuvazinin hakim olduğu, ulusal meclisler yoluyla ülkenin yönetildiği bir cumhuriyettir.
siyasal düşünceyi burjuva dünya görüşüne uygun olarak laikleştirme ve bilimselleştirme yolundaki ilk adımları atması ile makyavelizm, onun siyasal düşünceye önemli katkılarıdır.